22 Mayıs 2014 Perşembe

Fethullah Gülen hakkında şok gerçekler!

Gülen askerde istihbaratçı gibi görev yaptı. Yahudi kökenli bir subay hep yanındaydı. 1963-64’te CIA’dan ilk görüştüğü isim Graham Fuller’di. Laik paşaların da haberi vardı!
GÜNDEM 22 Mayıs 2014, Perşembe

Gönder
Yazdır
Editöre e-posta



Takvim Gazetesi genel Yayın Yönetmeni Ergün Diler'in "Sır operasyon" başlıklı yazısı:

Kara sabah dostumla yaptığım yürüyüş adeta bir Türkiye tomografisi çekmeme imkan verdi! "Şimdilik sakın yazma!" dediği şeyler özellikle inanılmazdı!
Macera filmi gibi nefes kesiciydi! Ancak garip olan, Amerika'nın buralarda olup bitenden kesinlikle haberdar olmasıydı! Bana bu his kaldı!
Edward Snowden'ı haber yapan Glenn Greenwald ile Ewen MacAskill'in anlattıklarının ne kadar doğru olduğunu düşündüm! İletişimin olduğu yerde bunlar vardı! İnternet de, telefon da izleniyordu! Bence en büyük güçleri buydu!
Çünkü size ait özel bilgilerle geliyorlar ve korkutucu oluyorlardı! Güvensizlik aşılıyorlardı!
Dostum bunu yapmasa da söyledikleri ürkütücü olabiliyordu! Binlerce kilometre uzakta Ankara'yı çarpıcı bir şekilde konuşmak çok değişikti! Savunmasız kaldığımızı düşündürüyordu!
Belki de gizli mesajı buydu!
Bilemiyorum! Ama sohbetimiz çok ilginç ve güzeldi! İsterseniz kaldığımız yerden devam edelim!
Bugün de çok çarpıcı bilgiler var! Bakalım hoşunuza gidecek mi?

Aylardır Türkiye Cemaat'i konuştu! Fethullah Gülen ve hareketi ne olacak? İade sözkonusu olur mu? Destek veren işadamları şimdi ne yapıyor?
Ne varsa sordun! Şunu bilmeni isterim ki artık Pensilvanya'ya gidip o kapıyı çalan kimse yok! Bu saatten sonra kimse de gitmez! Burada yaşayan biri olarak söylüyorum ki Fethullah Gülen kaybetti! Kabul etmek istemeseler de kaybetti! En azından Türkiye'de...
ABD destek olur mu yine?
Türkiye'de çok önemli bir projeydi!
Gülen hareketinden beklenti çok fazlaydı! Olmadı! İlişkiler koparılmaz ama eskisi gibi asla olmaz. Fethullah Gülen'e 2009 yılından beri tam destek veren çok önemli işadamları, artık para vermeyeceklerini bildirdi. 100 milyon dolar veren İstanbul'daki bir işadamı bile bağını kesip attı!
Bunu hem Ankara'ya hem Pensilvanya'ya iletti! Bu bile Gülen'in Türkiye'de kaybettiğinin belgesidir.
ABD adına kim görüşüyor Pensilvanya ile? Yok mu böyle biri artık?
Var tabii ki!
Geçmişte George Fidas, Fethullah Gülen'in en çok güvendiği Amerikalı isimlerden biriydi.
Ancak Fidas, görevini tamamladı ve artık Gülen'le teması en aza indirdi!
Henri Barkey, Beyaz Saray'a da yakın durur ama gerçekte çok iyi bir Neo-
Con'dur. Gülen'le de irtibatı hala vardır. Görüşenler içinde en etkili olanlardandır!
Gülen'le ABD ilişkisi ne zaman başladı? 28 Şubat'tan sonra buraya gelince mi?
Güldürme beni! Olur mu hiç!
Anlatın lütfen!
Gülen daha genç bir vaizken askere alındığında işlem başladı! Bak kimse konuşmuyor ama Gülen askerlik yaptığı MAMAK ve İSKENDERUN'da hiç sıkıntı yaşamadı! Bir el hep onu korudu!
Bütün rüzgarların etrafından dolaştı!
Mamak'ta rütbeli askerlere namaz kıldırdı! Komünizmle mücadele için gerekliydi!
Vaiz olduğu için mi korundu?
Hayır! Gülen orduda istihbarat tekniklerini öğrendi! Öğretildi! Bir istihbarat subayı gibi görev yaptı! İsim vermek istemem ama Yahudi kökenli bir subay hep yanındaydı! Gölgesi gibi!
Ve o subay ile onun gibilerin de temel motivasyonu komünizmle mücadeleydi! Payda aynıydı anlayacağın! Olayın geçmişi var yani! Bir de orduda TELSİZİN başında Gülen olduğu için garip bir şekilde kimin kimle ne konuştuğunu bilir ve ilgili yere iletirdi! Ogün-bugün konuşulanları önemser!
Bunları bilmiyoruz hiç!
Tahmin ediyorum! Mesela askerdeyken uzun bir süre özel izinle memleketine gidip komünizmle mücadele başlattı! Önüne çıkıp kendisini durdurmak isteyenler kenara itildi! Laik subaylarla Gülen hep iç içeydi! Aslında kafa yorulması gereken bu değil mi? Nasıl oldu bu!
Kimler destek oldu ve neden?
Senin de bildiğin gibi çok sebebi var! Ama en büyük destek üst rütbelilerden geldi! (Efsane bir komutanın ismini veriyor.) Barzani hedefti! Kürtler'in Türkiye ile ilişkisini kesmek için hareket ediyordu! Belki ülkeyi korumak için yapıyordu ama dün yaptığı ile bugünkü barış sürecini sekteye uğratmak için çalışması arasında bir fark yok! İsrail'in ve İngiltere'nin asla istemediği ilişkiyi o da istemiyordu! Dediğim gibi muhtemelen ülkeyi korumak adına yapıyordu! Ama yapıyordu!
İsim verseniz biraz?
Gerek yok! Ama Said Nursi'nin mezarını ortadan kaldıranlarla Gülen'in arası hep iyi oldu! GARİP değil mi? Bana gelen notlara göre askerlik süresi boyunca 13 ayrı yerde görev yapmış! Neden? Sen bu kadar yer değiştirdin mi? Değiştiren var mı?
Peki neden İzmir-Kestanepazarı?
Çünkü o çevrede Yahudi işadamları çoktu! İzmirli'sin, oraları bilmen lazım! Özellikle KARAKAŞİ olan Yahudi işadamları bol bulunur orada! Tesadüf müdür bu? Bence değildir! Para yardımı yapanlar rastlantı mıdır? Değildir! Kimse kimseye boşuna para vermez!
Peki, ilk temas kuran yabancı kimdi?
Güzel soru! 1963-64 yılarında CIA'nın Ortadoğu masasında görev yapan Graham Fuller gelip ilk görüşen isimdi! İşin ilginci bunu MİT biliyor ve izliyordu! Saklı gizli bir şey değil! Daha sonra bu görüşmeler sıklaştı ve süreleri uzadı! Laik paşaların da haberi vardı!
Peki, Gülen neden dönmedi sizce?
Gülen, ABD'ye geldikten sonra telkin sonucu "İki hafta sonra oradayım" dedi! Yani ABD seyahatinin iki hafta süreceğini söyledi! Ama 15 yıldır dönemedi! Kim izin vermiyordu? Konu bu! Gelmesine neden olanlar gitmesine izin vermiyordu! Operasyonda Gülen'e söz hakkı yoktu!
Erdoğan'la sorunları olanlar ne yapacak?
Şimdi dünyada güçlü 20 ülke varsa biri Türkiye'dir! 2001 krizi ve sonra Erdoğan'ın seçilmesiyle 19 ülkenin 18'i size çok yakın bir strateji izliyordu.
Yani dost gibi görünüyorlardı.
Çünkü ülkeniz iflas noktasındaydı.
Bugün çok güçlü bir ekonomiye sahipsiniz. Yakın zamanda enerji sorunu da biterse çok büyürsünüz!
Şimdi karşınızda olan 19 ülkenin korkusu bu! Ve Erdoğan'ı istemeyen de bu ülkeler!
Ne yapacaklar peki?
Bir kere hepsi CHP ile flört ediyor!
Yakın temas var! Mesela Kemal Bey ABD'ye geldiğinde kimlerle görüştüğü pek yazılıp çizilmedi! Herkes Cemaat'le görüştüğünü yazdı! Acaba çok önemli ailelerin temsilcileriyle bir araya gelindi mi?
Muhalefete oynuyorlar yani?
Elbette! Bunu da sahibi oldukları medyaya bakınca görüyorsun! İçeride ve dışarıda Erdoğan'a saldırı biçimi aynı! Dışarısının yaptığı içeride destek buluyor! Neden? Çünkü hepsi bir elden yönetiliyor! Türkiye'nin bunu görmesi lazım!

NOT: Hangi kadın subay CIA kapısını açtı? İlk kiminle görüşüldü? Hangi siyasetçi ağırlığını koyup Cemaat ile ABD arasındaki ilişkileri geliştirdi?

11 Mayıs 2014 Pazar

"Hâlâ ona itaat eden ruh(suz)lar var!"

"Hâlâ ona itaat eden ruh(suz)lar var!"
İŞTE "PARALEL YAPI VE HAÇLI ZİHNİYETİ" BAŞLIKLI O YAZI:

Paralel yapının düzenlediği 17 Aralık, yargı eliyle yürütülmek üzere tüm aşamaları en ince ayrıntısına kadar planlanmış bir postmodern darbe girişimidir.
 17 Aralık darbe girişimini planlayanlarla Gezi kalkışmasını ve şimdiye kadar yaşadığımız tüm darbe planlarını yapanlar aynı kişilerdir.

Paralel yapı on binlerce insanı pervasızca izlemiş, dinlemiş ve fişlemiştir. Binlerce insanı dinlerken, sürekli dinlediklerini iddia ettikleri Allah’ın ayetlerine de biraz kulak verselerdi, Allah’ı ve Peygamber Efendimizi hatırlayıp, belki yaptıklarından utanırlardı.

17 Aralık darbecileri hâlâ ders almıyor. Hâlâ devlete meydan okuyorlar. Bu meydan okumaya gizli gizli sempati duyanlar ise kişisel hesapları için bu kalkışmaya destek veriyorlar. Halktan gelen bu dip dalgaya direnenler, bu gücü görmeyen ve görmek istemeyenler, 30 Mart’ta verilen mesajı algılayamıyorlar ya da algılamak istemiyorlar.

Irak’ta, Suriye’de ve farklı coğrafyalarda milyonlarca Müslümanı katleden, işkence eden, ırzlarına geçen, akla gelebilecek her türlü vahşeti yapan ABD’ye bırakın beddua etmeyi yıllardır tek kelime eleştiri getirmeyen adamlar ve avaneleri, küresel ağabeylerinin desteği ile Türkiye’ye meydan okuyor, saldırıyor. 

Onun adanmış ruh(suz)ları da bu karanlık işleri hiç sorgulamadan saldırı emrine itaat ediyor.

Demokrasi, özgürlük ve şeffaflık savunması yaparak meşru hükümete saldıranlar, twitter’da facebook’ta sahte isimlerle bizlere küfür ve hakarette sınır tanımıyorlar. Sahtekarlığın, korkaklığın ve takiyyenin dik alasını yapıyorlar. Takiyyede en üst sınırlarda fink atanlar, başka insanları takiyye ile suçluyorlar. Müslümanları “muta nikahı” ile itham edenler, yaban ellerde Washington’la, Tel Aviv’le, Vatikan’la hınzırca “Katolik nikahı” kıyıyorlar.

Artık takke düştü kel göründü. Bundan sonra daha fazla gizlenemeyecekler. Dış güçler adına yaptıkları algı operasyonları ve psikolojik harp taktikleri tutmadı ve hiçbir zaman da tutmayacak. Üstelik ayaklarına dolaşacak.

Yerel seçimleri etkilemek için her türlü pisliği ve küstahlığı yaptılar. Aynısını cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yapmaya çalışacaklar. Ama yine beceremeyecekler ve başaramayacaklar. Yine kaybedecekler.  Bir zamanlar bu devletin en önemli kurumları ABD yönetimindeki gladyo kontrolünde iken bile başaramadıkları şeyleri şimdi hiç başaramazlar.

Yine fitne peşindeler. Kurumlar arasında nifak çıkarmak için uğraşıyorlar. Cumhurbaşkanı ile başbakanın, Genelkurmay ile diğer devler kurumlarının arasını açmaya çalışıyorlar.

Operasyon planladıkları kişilere “suçunuz yoksa gidin yargıda aklanın” diyorlardı. Bakalım bundan sonra da aynısını söyleyebilecekler mi? Yargının adalet terazisi onları da tartacak. O zaman nasıl davranacaklar?

Suyun yönü değişti artık. Tarih yenilendi, halk bilinçlendi. Ve bu durum gerçek Türkiye toplumunun büyük çoğunluğu tarafından çok iyi algılandı. Bu gerçeğe rağmen halka karşı tavır alanların asla siyasi ya da ticari bir geleceği olamaz.

Kişisel hesaplar ve ihtiraslar üzerine kurulu bir siyasi söylemin artık bu ülkede karşılığı yoktur. Türkiye’deki ve coğrafyamızdaki bu dip dalga kırılamayacaktır.

17 Aralık darbe teşebbüsü çöktü. Ancak, Müslümanlarla Haçlı zihniyeti taşıyan güçler arasındaki savaş burada bitmeyecek. Hatta şiddetlenerek devam edecek. O nedenle asla rehavete kapılmamak gerekir. Şeytanın nereden yaklaşacağı belli olmaz.

Bir DUA;

Allah’ım bu millete yeniden fetihi nasib eyle, Amin. Peygamberin övgüsüne mazhar olacak komutan, asker ve ümmetten oluşan devlet olmayı yeniden müyesser kıl, Amin.

Beyinlerde ve gönüllerdeki surları yıkmayı, fethetmeyi ve sancağını dikmeyi bize kolay kıl, Amin.

Aşılmayacakları aşmayı, olmayacak görünen işleri başarmayı ve İslam gemilerini gerekirse dağlardan aşırmayı ve Habibinin ümmetinin iman nasib olmamışlarının gönül deryalarına emin bir şekilde indirmeyi, işlemeyi bizlere asan eyle, Amin.

Bu vesile ile Fatih’in, bu halk ile Konstantiniye’yi alırım dediği, ahlak-i safiyetde halkın oluşması ve çoğalmasını cihan şümul eyle, Amin.

MURAT YAMAN / AKİT GAZETESİ (Okur Postası Köşesi)

3 Mayıs 2014 Cumartesi

Bakan Ala: Bazı emniyetçiler ihraç edilecek

Bakan Ala: Bazı emniyetçiler ihraç edilecek
İçişleri Bakanı Efkan Ala, NTV canlı yayınında soruları cevapladı. Bakan Ala, dün 1 Mayıs'ta polisin marjinal göstericilere sıktığı gaz için yapılan yanlı eleştirilere "Daha az zarar veren bir yolu henüz yok" cevabını verdi. 

Ala, Paralel Yapı ve emniyetteki tasfiyelerle ilgili olarak ise şu açıklamayı yaptı:

"Emniyette görev ve yetkinin kötüye kullanılmış olması sadece kanun ve kurallara değil geleneğimize, ahlaki yapımıza aykırı uygulanmış olmasından büyük üzüntü duyuyorum. Türkiye'de şu anda konu olarak 200'e yakın soruşturma var. Bunlar 45 ilde... Daha başka illerde de olacak, oralarda da dinlemeler var. Bizim görevden uzaklaştırdığımız ve müfettişlerin teftişine devam ettiği kişilerle ilgili de sonuçlar alınıyor."

Ala, emniyet mensubu olanlardan bazılarının meslekten atılacağını da sözlerine ekledi.
Anahtar Kelimeler
emniyetteki cemaat yapılanması,Gülen örgütü,Paralel yapı,NTV,Efkan Ala,cemaat,Gülen Cemaati

Cemaat ve cevabını arayan 4 soru!

Cemaat konusu geldi, şu noktaya dayandı.. Cevabını arayan 4 soru!
Operasyon ne zaman başlayacak?. Aslında operasyon kesintisiz devam ediyor. 15 Haziran’dan sonra, okullar tatile girdikten sonra daha kapsamlı bir operasyon beklenebilir.. O zamana kadar idari soruşturmalar ve atamalar devam eder.. Gülen’in Amerika’dan istenmesi işlemi tamamlanır.. Bu süreçte kurunun yanında yaşın da yanması.. Takiyyeciler kendini AK Partili gibi gösterirken, hiç ilgisi olmayan kişileri cemaatçi diye ihbar ediyor bazı yerlerde. Bir de aileden birileri cemaatçi birileri karşı. Ya da eski cemaatçi olup, şimdi ayrılanlar var.. Bu konu biraz kafa karışıklığına sebeb oluyor..
Asya Finans ne olacak? Asya Finans konusu aslında en zor konu.. Paranın izini sürerseniz, örgütü çözersiniz.. Himmetin para trafiği ya da sermaye grubları ile ortaklık ve himmet ilişkisi de buradan takip edilebilir.. Aslında bütün hesaplar Asya Finans’ta tutulmuyor.. Birçok banka var işin içinde.. 
Bu tür yapılarla ilgili bazı bankalarda hayali şahıslar ve sahte kimliklerle açıldığı iddia edilen hesaplar konusu var.. Bankayı satsalar, alanlar bu bilgilere erişecek.. Kendilerinde kalsa, bir operasyonla yargı bu olayın üzerine gidebilir. MASAK ya da diğer idari bilimler bu konuya el atabilir.. Kısmen satsalar, tartışmaların odağındaki bir finans kurumuna kim, niye ortak olsun, hem de davul kendi sırtına geçip, tokmak başkasının elinde olduktan sonra..
Haziran’da yeni kayıt döneminde, okullar, yurtlar, dershaneler boşalınca, TUSKON’un cömert şirketleri, parasını çekince Asya Finans faaliyetlerine nasıl devam edecek, şimdi en önemli soru bu!
Gülen nereye gidecek? Gülen Amerika’dan ayrılacak.. Aksi halde, bu konu, ABD’de İrangatebenzeri bir iç politika sorunu haline gelecek.. ABD’nin İslam ülkelerindeki itibarını yaralayan bir hal alacak..  Gülen’i Türkiye’ye teslim ederse, iş tuttuğu ülke liderleri ve birtakım kanaat önderlerinin güvenini kaybedecek, eğer etmezse, müttefikleri ve dostları ile arası açılacak.. Şimdilik daha güvenli bir yere nakledip, pazarlıkları sürdürmek gerekiyor.. Kanada olmayacak.Avustralya, Yeni Zelanda için İngiltere’nin onayı gerek. Güney Afrika da aynı şekilde ama, en azından Afrika birçok açıdan daha uygun bir merkez olabilir.. Çünki Türkiye’nin de bu açıdan tatmin edilmesi gerekiyor.. Türkiye’ye gelir mi? Evet mümkün.. operasyonların sonunu beklemek gerek.. Tabii ABD ve Avrupa’dan gelen tepkileri de görmek gerek.. Daha da önemlisi batının yeniİslam politikasının ne olacağı da önemli. İsrail ve Vatikan da bu cemaat konsorsiyumunda yer alıyor. Onların da mutabakatı gerekecek..
En önemlisi Erdoğan, AK Parti, Türkiye ve bölgenin geleceğini görmek gerekiyor. Onun için de anayasa ve milletvekili seçimlerini beklemek gerekebilir.. Bu arada cemaatteki çözülmenin nereye kadar uzanacağını da görmek gerekecek..
Bir de Gülen tutuklanır, sınırdışı edilir, liderlik rolünü oynayamaz hale gelirse, yerine kim gelecek ve hareketi kim yönetecek? Örgüt içinde bir liderlik kavgası hareketi nasıl etkiler?
Cemaat çözülürse, mal varlığı ve kadroları ne olacak? Cevabını arayan en zor sorulardan biri de bu.. Bir ihtimal, 160 ülkedeki mal varlıklarının bir kısmı o ülkelerde hazineye intikal ettirilir..Türkiye’deki mal varlıkları, örgüt suçlaması ile dava açılırsa hazineye devredilebilir. Bu durumdacemaat mensuplarının sahip oldukları servetin ne kadarının kendilerine, ne kadarının cemaate ait olduğunun tesbiti de oldukça zor bir konu. O zaman mal sahiplerine “nereden buldun” sorusu sorulacak ve kazançlarının kaynağı, geçmişi ve vergilendirilip vergilendirilmediği, borç, alacak, kredi hesapları takibe alınacaktır.. Bu mal varlıklarının çok önemli bir kısmı belli kişilerin üzerine geçirilecektir ki, bu sonu gelmez bir mal kavgasına sebeb olacaktır.. Haksız mal iktisabı, kamu kaynaklarının haksız kullanımı, kamu kaynaklarının istismarı ile elde edilen imtiyaz vemalların kamuya iadesi de ayrı bir konu..
Ve tabii cemaat içinden birilerinin gerçekleri görüp, bu işten vazgeçerek sahip oldukları malların kamuya devri konusundaki talepleri ve ortak mal iktisabı ile ilgili, diğer cemaat mensupları ile aralarında çıkacak ihtilaf ve ihbarlar da mali konuda uzun sürecek davalara sebeb olması beklenmektedir..
Geçen Ramazan’da, cemaatin, CHP ve MHP ile işbirliği yaptığını, seçimler öncesi birtakım senaryolar yazmakta olduklarını yazdığımda, GYV’den itiraz gelmiş, iddiaları reddetmişlerdi ve bu konudaki açıklamaları da köşemde yazmıştım.. Sonunda olan oldu. Şimdi bir kez daha muhtemel gelişmeleri not ediyorum..
Sorular cevabını arayadursun, birileri el altından, haziran ayında Erdoğan’ın ya hastalanıp öleceği ya kaçacağı ya da tutuklanacağı yolunda yarı ezoterik, yarı istihbarı bilgi görüntüsü vererek, haberler yaymak sureti ile tabanlarını tutmaya çalışsalar da, durum ortada.. Hızla eriyorlar ve Aralık 2013 ortalarından beri gelen bu ezoterik ve istihbari haberlerin bir gerçekliği olmadığı anlaşıldığından artık pek de ciddiye alınmıyor. Onun için olsa gerek, Taksim’den yeni birGezi olayı çıkarmak için Taksim’e yürümek isteyen CHP, DİSK ve malum Taksim cemaati, “Cemaatçiler” için umud vesilesi olsa da, Zamancıların hayalleri çabuk söndü!
Bugün gelinen noktada, Pensilvanya kendi himmete muhtaç halde, can derdinde iken, nerde ki gayrıya himmet ede.
Adım Hıdır, durum budur!
Selâm ve dua ile..
ABDURRAHMAN DİLİPAK-YENİ AKİT

Cemaat aleyhine yayınlar yapan İhlas'a paralel saldırı başladı!

Cemaat aleyhine yayınlar yapan İhlas'a paralel saldırı başladı!
İşte, “Helallik isteyin” başlıklı Turhan Bozkurt yazısı...
(..) 2001’e gelindiğinde İhlas Finans’ın faaliyet izni BDDK tarafından iptal edildi. Özel finans kurumunun batması muhafazakâr kesim için en ağır darbe olmuştu.
75 bin mudi, toplam 450 milyon doları bulan anaparalarını kurtarabilmek için İhlas Holding’in İstanbul Yenibosna’daki binasına koştu. Mahkemelerde hakkını aradı. SPK, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı müfettişleri, raporlar hazırladı. Raporlarda, toplanan paraların büyük bölümünün grup şirketleri ve bayilere kredi olarak kullandırıldığı belirtildi. Dönemin TMSF Başkanı Ahmet Ertürk, mudilerin mağduriyetinin giderilmesi için İhlas Holding’in bütün mal varlığı ile fona devredilmesi gerektiğini anlatmıştı. (..) O gün hayatta olan merhum Enver Ören’in Başbakan Tayyip Erdoğan ile görüştüğü ve AKP’nin TBMM’ye gönderilen kanun teklifindeki İhlas Finans maddesini bir önerge ile geri çektiği iddiaları gündeme geldi. Ertürk’ün girişiminin sonuçsuz kalması, iyiden iyiye ümitlenmiş İhlas Finans mağdurlarını bir kere daha yıktı. Teklif Meclis’ten geçseydi diğer batık bankalarda olduğu gibi TMSF, İhlas Finans’la irtibatlı bütün şirketlere el koyacak ve mudilerin paralarından kamu alacaklarına kadar bütün bakiye temizlenecekti. Uzan örneğinde olduğu gibi şirketlerin gelirleri temlik edilecekti. Gelirlerin karşılamaması durumunda varlık satışı yoluna gidilecekti. Neticede devlet bu kadar mağdur kişiyi grubun insafına terk etmeyecekti. Öyle olmadı. Çünkü hükümet bir çözüm iradesi sergileyemedi. Öyle ya! Medya gruplarından birini kontrol altında tutmak için bundan daha iyi bir fırsat olabilir miydi?
İhlas Finans’tan kendi parasını alamayanlar ‘ha bugün, ha yarın’ sözleriyle oyalandı. Parasını aldığı günü göremeden dar-ı bekaya irtihal edenler oldu. Bu arada İhlas Holding, TGRT’yi ABD’li medya grubu News Corporation’ın sahibi Rupert Keith Murdoch’a 151 milyon TL’ye sattı. Geliri mudiye gitmedi tabii. Türkiye Gazetesi, İhlas Haber Ajansı ve TGRT Haber ile grup önemli bir medya devi haline geldi. İki medya şirketini Borsa’da halka arz etti. Bu gelirler de bünyede kaldı. İhlas Yapı, Marmara Evleri ve Bizim Evler’de 15 bin konut teslim etti. İstanbul Gaziosmanpaşa’da 1 milyon metrekarelik alanın dönüşümü grubun inşaatta tuttuğu büyük balık oldu. Rakamlar çarpıcı. Proje tamamlandığında hasılat 3,5 milyar dolara yükselecek. (..)
TOKİ’den, Emlak Konut’tan aldıkları ihalelerle milyonlar kazansınlar. Ancak böylesine kabarık ciroları yönetenlerin yıllar evvel emanet aldıkları paraları ödemeden hak ve adaletten bahsetmeleri sakil kaçıyor. Merhum babasından devraldığı Yönetim Kurulu Başkanlığı koltuğunda oturan Ahmet Mücahid Ören, “Sayın Enver Ören, ebediyete giderken, bize önemli sorumluluklar yükleyen bir bayrak bıraktı.” diyor. Mücahid Bey, sorumluluklarınızdan biri de İhlas Finans mağdurlarına paralarını ödemek! İhlas ailesini üzen bu tatsız mevzuu pekâla çözebilecek imkân ve kabiliyettesiniz. Geç de olsa helallik isteyin hepsinden. İlk olarak Denizli’de kanser tedavisi gören Halime teyzeden başlayın.
Turhan Bozkurt-ZAMANAkit ARŞİV Sayfasından...